Patron istediği işçiyi işten çıkartabilir mi?
Okurlarımızdan son zamanlarda gelen en büyük sorulardan bir tanesi de genellikle işverenlerinin iş yerleri sınırları içerisinde sürekli kendilerini işten atmakla aldıkları tehditler ile ilgili.
Bu konu ile ilgili o kadar çok soru alıyoruz ki, artık sizin adınıza serzenişte bulunmaya, sizin adınıza sesimizi duyurmaya karar verdik.
İş güvencesi nedir?
Sabit bir geliri olan ve sadece oradan kazandığı ücret ile hayatını daim etmeye çalışan bir insan için sanırım kendisinin ve sevdiklerinin sağlığı ile ilgili olumsuz haberlerden sonra alabileceği en kötü haber, işinden olmaktır.
Bir insanın herkesin bildiği gibi bir anda, ansızın işinden olması, o insanın ileri ki dönemler de yeni bir iş bulana kadar kendisini ne gibi sıkıntılar ile karşı karşıya bırakacağını tahmin ediyorsunuzdur umarım.
İşte sizin tahmin ettiğiniz bu durumu, bazı işverenler koz olarak kullanıyor.
“ Fazla mesai yapacaksın yoksa seni kovarım.!”
” Bugün dinlenme yapmayacaksın, yoksa işinden olursun.!”
” Personelimiz az, tatil yapmadan çalışacağız, itirazı olan başka iş baksın.!”
Gibi tehditler ile çalıştırdığı insanları, kendilerini işten çıkarmak ile tehdit edip, şirket için bir takım yaptırımlara zorluyor.
İnsanlar da işinden olmamak, ekonomik olarak problem yaşamamak ve evine ekmek götürebilmek adına işvereninin bu yaptırımlarına boyun eğmek zorunda kalıyor.
Bir yana hak vermemek elde değil tabi ki işçi arkadaşlara, ama buradaki fark boyun eğmek ile kölelik arasında ki ince çizgide gizli aslında. Buradan akıl vermek tabi ki çok zor, işinizi bırakın aç kalın diyemeyiz tabi ki, ama bu düzene karşı gelmek biraz da sizin elinizde.
Gelelim meşhur ” İş güvencesi ” olayına.
Konu ile ilgili; 4857 Sayılı İş Kanunu’nun 18. Maddesi diyor ki;
Otuz veya daha fazla işçi çalıştıran iş yerlerinde en az altı aylık kıdemi olan işçinin belirsiz süreli iş sözleşmesini fesheden işveren, işçinin yeterliliğinden veya davranışlarından ya da işletmenin, iş yerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan geçerli bir sebebe dayanmak zorundadır.
Yani;
Otuz ve üzeri işçi çalıştıran iş yerlerinde bir işveren sizi tehdit ile çalıştıramaz. Tüm haklarınızı verse dahi, canı sıkıldığı için sizi işten çıkartamaz. Muhakkak ve muhakkak haklı ve geçerli bir neden sunmalıdır. Aksi halde kesinlikle keyfi hareket ederek sizin iş akdinizi feshedemez.
Bunu bir ” İş güvencesi ” olarak algılayabilir miyiz?
Peki bir şeyi merak ediyoruz. Sizce sadece otuz ve üzeri çalışanı olan iş yerlerinde geçerli olan bir kanun maddesinin, aynı ülke topraklarında yaşayan, aynı havayı soluyan ama otuz kişiden daha az işçi çalıştıran iş yerlerinde uygulanmaması nedeni ne olabilir?
Devletin, otuz kişiden daha az işçi çalıştıran işverenlere, kafana göre işçi al, kafana göre işçi çıkar deme ısrarından ne zaman vazgeçeceğini merak ediyoruz açıkçası. Sosyal devletin vatandaşlarına sunduğu ” iş güvencesi ” neden otuz ve üzerinde işçi çalıştıran işletmeler de geçerli? Neden otuz kişinin üstü işçi çalıştıran iş yerlerinde bu yasa hükmü uygulanıyor da, otuz kişinin altında işçi çalıştıran iş yerlerinde bu hüküm geçersiz kılınıyor? Onlar insan değil mi? Onlar hangi kanuna tabii?
İşte böyle bir ortamda, 4857 Sayılı İş Kanunu‘nun işverenlere bu konuda verdiği gözdağına çok itimat edilebilir mi sizce?
İşveren pat diye geliyor, ” işçi yetersiz ” diye ve iş akdini feshediyor. Peki işçinin yetersiz olduğunu kim belirliyor? İşveren..! Tutanaklar, imzalar, sözde şahitler hop pat iş akdi feshedildi. Ee? Hani iş güvencesi vardı?
4857 Sayılı İş Kanunu’nun 25/II. Maddesi‘nde gerçekleşen durumları gündeme getirmiyoruz. Eğer öyle bir durum söz konusuysa, zaten işveren o işçi ile çalışmama hakkına sahiptir ve iş sözleşmesini feshedebilir.
Ama, işçinin işletme içerisinde yetersiz olduğunu işveren dışında, şirket dışı bağımsız bir yetkili bir kurum verecek ise uygulamanın doğruluğu olabilir. Aksi halde yasa bir taraftan işverene gözdağı verip, diğer taraftan ise işçinin yetersiz olduğunun kararını işverene bırakıyorsa , o kanun maddesi‘ni bundan böyle herkes görmemezlikten gelebilir.