Çalışanlar:
Ne zaman mutlu olacağım? Ne zaman terfi alacağım? Huzurlu çalışacak mıyım? Emeklerimin karşılığını ne zaman alacağım? Emekli olacağım günleri görecek miyim? Doğru işi mi yapıyorum?
Yöneticiler:
Sistem işliyor mu? Koltuğum sağlam mı? Daha üstü var mı? Kendimi nasıl geliştireceğim? Personeli nasıl çözeceğim? Nasıl sevileceğim?
İş sahipleri:
Nasıl büyüyeceğim? Nasıl kurumsal kimliğe sahip olacağım? Nasıl yöneteceğim? Bu insanlara nasıl güveneceğim? Nasıl süreklilik sağlayacağım?
Kısa yaşanmışlıklardan büyük sonuçlar bekleyenler de var, büyük dersler çıkaranlar da fakat İnsan kaynakları danışmanları olarak yaptığımız şirket görüşmelerinde, kurum sahiplerinin kısa yoldan kar istekleri, kurmak istediğimiz sistemler ile örtüşmüyor genellikle.
Danışmanlık isteyen firmanın ne istediğini bilmemesi bizim de başarısızlık korkumuzu tetikliyor sanırım.
Bir şeyler istiyorlar, diliyorlar, dillendiriyorlar, araştırıyor, buluyorlar. Birkaç cümle var isteklerinde; “daha fazla sorumluluk sahibi çalışanlar istiyoruz” diyorlar, “çalışanın ne kadar başarılı olduğunu bilmek istiyoruz, ona göre adil yaklaşalım” diyorlar. Güzel, güzel de burada amaç mutlu çalışan değil, sadece kar getiren çalışan olur ise, çalışan kendini kullanılıyormuş gibi hissettiğinde, ne kadar sorumluluk sahibi olabilir ki? Çalışan kendini kullanılıyormuş gibi hissettiğinde o şirketten gitmez mi sizce?
Ben gittim şahsen, çok iş istendi, çok şey verdim ve çok çalıştım performansım konusunda onurlandırıldım ancak hizmet verdiğim alanın dışında ki işlerle gelip “bunu da sen yap” dediklerinde, “yaptığın işler güzel de para kazandırmıyor bize, masraf sanki bazıları” dendiğinde, yerimde saydığımı farkettiğimde, yeterince anlaşılmadığımı düşündüğüm de sistemler kurulup çark dönmeye başladığında gittim, ben de.
Danışmanlık alan firmaların personel ile ilgili hedeflerine dar çerçeveden bakmaları ürkütüyor beni. Farklı bakmalarını sağlamak ve gerçekçi olabilmek amacı ile “ben size kısa vadede kâr sağlamayacağım, hali hazırda çalışanlarınızın uzun soluklu çalışanlar olabilmesi için öneriler sunacağım, size sistemleri göstereceğim, kurulan sistemleri işletmeniz durumunda, çalışan ile kurum sahibi veya yönetici arasında denge hedefleyerek ik süreçlerini yapılandıracağız” diyorum.
Ne kadar anlaşılır, ne kadar kadri kıymeti bilinir düşünerek, düşündürerek.
Kısacası, Çelişkili patronlar ya da yöneticiler hayalleri ile uygulamaları arasında çalışanlarını sıkıştırıp, insan kaynakları birimini başarısızlığa sürüklüyorlar. Dolayısıyla da İnsan kaynakları başarısız, çalışan mutsuz ve yöneticiler de tatminsiz oluyor.
Başarı isteniyor ise iş yerinde huzur ve güven ortamının oluşturulması gerekmektedir.
Çalışan ile kurum arasında bir bağ kurmak istiyorsanız, çalışana hizmetinin karşılığın da huzur ve güven vermelisiniz.
Performans ölçme aşamasına gelindiğinde; kibir, ego ve yancılıktan sıyrılıp, motivasyon çalışmalarına gelindiğinde yapıcı olmadığınız sürece insan kaynakları birimini başarısızlığa mahkum edersiniz.
Her zaman desteklediğim bir konu vardır ki; kurum sahibi olmak isteyen kişilerin veya yönetici pozisyonuna terfi edecek kişilerin insan kaynakları alanında eğitim almaları gerektiğidir.
Yönetici, insan kaynakları süreçlerine inanmaz ve desteklemez ise insan kaynakları çalışanı ne yaparsa yapsın başarısızlığa mahkum olacaktır.
Ütopik değil, gerçekçi bakmaya çalışıyorum.
Sadece insan kaynakları çalışanlarının ya da danışmalarının sihirli değnek tutmadıklarının bilinmesini, anlaşılmasını istiyorum.
⇒Formül: İnsan kaynakları danışmalarının destekçileri yöneticiler, ödülleri mutlu çalışanlardır.
Görüşmek üzere,
Hatice BULUT
İnsan Kaynakları Danışmanı
ik@haticebulut.com