Kiralık işçiliğin kölelikten bir farkı yoktur
20 Mayıs 2016 tarihinde Cumhurbaşkanı’nın onaylamasıyla, kamuoyunda kiralık işçilik yasası olarak bilinen, özel istihdam büroları aracılığı ile geçici iş ilişkisi kurulmasına izin veren, “6715 sayılı “İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”, işçi kesiminden gelen tüm itirazlara rağmen kabul edilmişti. Yasanın daha rahat uygulaması için, yönetmelik yayınlanması gerekiyordu. O da 11.10.2016 tarihinde 29854 sayı ile “Özel İstihdam Büroları Yönetmeliği” adıyla Resmi Gazete’de yayınlandı.
Geçmiş dönemler de iş bütünlüğünün, iş güvencesinin nasıl sağlanacağı ya da bu formülün sağlıklı bir şekilde denetlenip denetlenmeyeceği, işverenlerin bu durumu suistimal edip etmeyeceği şuan için kafalarda soru işareti olsa da artık bu duruma alışmak gerektiğini kiralık işçi nedir başlıklı yazımız da belirtmiştik.
Aradan geçen süre içerisinde sanırım hem işverenler hemde işçiler içerisinde buldukları duruma alışmış gibi duruyor.
Hoş bu yaşanan olayların işverenlere herhangi bir problem yaşattığını söylemek yanlış olur. Olan burada ne yazık ki emeğinin karşılığını alamayan işçiye oluyor.
Kiralık işçi büroları ne iş yapacak?
Kaba tabirle ifade etmemiz gerekir ise işçi büroları, bir tür işçi simsarlığı yapacaklar. Artık işçinin işvereni, çalıştığı işveren değil, onu oraya kiralayan büro olacak ve işverenin işçiye karşı bir yükümlülüğü olmayacak, ücretini kiralık işçi bürosu ödeyecek. İşçi ücretini çalıştığı dönem süresince alabilecek, özel istihdam bürosunda kaydı olsa bile büronun ona iş bulamadığı sürelerde ise ücreti olmayacak, iş bulamadığı dönemler de doğal olarak herhangi bir sosyal güvenlik primi de yatırılmayacak. Tabiri caizse aç ve korunmasız kalacak.
İş varsa gel, iş yoksa git denilecek.!
İşveren ihtiyacım var diyecek, kiralık işçi büroları işçi temin edecek.
Bu konuyu biraz detaylandıracak olursak şayet; üretim aşamasında ki bir işveren ilerleyen günlerde ya da haftalarda üretim kapatisesini arttırma arzusunda ama bu işin maksimum 3 ay süreceğini düşünüyor. Kadrolu bir personel almaktansa gidip, kiralık işçi bürolarından işçi kiralıyor. Pazartesi günü 3 tane işçiye ihtiyacım var, çarşamba 5, cuma 2 şeklinde bir planlama yapıyor ve işçiler kendi kontrollerinin dışında kiralık işçi bürolarının anlaşmış olduğu işyerlerinde ne iş yapacağı belli olmadan çalışmaya başlıyor.
Çalışmak tabiki güzel. Kim ekmek parasını kazanmaktan şikayet edebilir ki? Fakat burada işler çok farklı yürüyor. Ne yaptığın iş belli, ne hangi firmada çalışacağın ne de ay sonunda ne kadar maaş alacağın.!
İşçiye karşı herhangi bir sorumluluk durumu ortadan kalkıyor.
Yönetmelikte, kiralık işçi çalıştırılacak durumlar da belirlenmiş, bunlardan en dikkat çekici madde ise “işletmenin ortalama mal ve hizmet üretim kapasitesinin, geçici iş ilişkisi kurulmasını gerektirecek ölçüde ve öngörülemeyen şekilde artması halinde çalıştırabilir” diyor.
Hangi işveren işlerinin artmaması için mücadele eder ki? Tüm işverenler daha fazla üretim yapmak ve daha fazla kazanmak için sürekli çalışma üzerine kurulu acımasız bir sistemin başrol oyuncularıdır. Bunun işçilerde karşılığı da üretim baskısı ve ‘mobbing’dir.
Bu yasa, düzenli istihdam yerine, az bir kadro ile üretimi, yılın belli aylarına sıkıştırılmasının önünü açıyor. Bu da, işyerlerinde düzenli çalışmanın önüne tehdit olarak çıkarılacak bir durumdur. Böylece işçiye karşı sıfır sorumlulukla üretim yapabilmek söz konusu olacaktır.
Yukarıdaki maddeye karşılık, “geçici iş ilişkisi ile çalıştırılan işçi sayısı, işyerinde çalıştırılan işçi sayısının dörtte birini geçemez.” Ancak, on ve daha az işçi çalıştırılan işyerlerinde beş işçiye kadar geçici iş ilişkisi kurulabilir” hükmü getirilmiş olsa da denetim mekanizmasının yok hükmünde olduğu net bir şekilde söyleyebiliriz.
İşveren, kiralık işçilik uygulamasıyla işçilik maliyetlerini düşürerek, emeğin sermayeye olan maliyetini ucuzlatacak, işçileri güvencesiz koşullarda çalışmaya mahkum edecek ve iş sürelerini geçici hale getirecektir. Kiralık işçiliğin işçiye yaşatacağı en büyük problem işçinin ekmeğinin küçülecek olmasıdır. Yani işçi; düşük ücret, yoğun çalışma saatleri ve karşılığının alınamaması, her an işini kaybetme riski, geçimini sürdürememe gibi sorunları daha derinden yaşayacaktır.